05/05/2020, 17:42
Gökyüzünün ve yıldızların evvelînin duman olduğu,
bilim ve teknik vâsıtalarının ilerlemesine kadar bilinmi-
yordu. Ancak bu, kabul edilen bir gerçektir. Bu gerçeği ise
hiç kimsenin bilmediği bir zamanda Cenâb-ı Hakk, Kur’ân-ı
Kerîm’de şöyle bildiriyordu: “Sonra duman hâlinde
bulunan göğe yöneldi ve yeryüzüne isteyerek veya
istemeyerek buyruğuma gelin dedi. İkisi de isteyerek
geldik, dediler.”
ilim adamları günümüzde, yıldızların hâlâ yaratılmakta
olduğunu bunların birbirlerinden uzaklaşmakta olduğunu
yani göğün genişlemekte olduğunu söylüyorlar. Kur’ân-ı
Kerîm ise bu gerçeği 14 asır evvel şöyle bildiriyordu: “Biz
semâyı bir kuvvetle binâ ettik, biz onu
genişletmekteyiz.” (Zâriyat s. 47)
“Allah (c.c.) kime hidâyet etmeyi dilerse, onun
göğsünü İslâm’a açar, gönlüne genişlik verir. Kimin de
sapıklığını dilerse onun kalbini öyle sıkıştırır ki îmân
teklifi karşısında göğe çıkacakmış gibi (zorlukta) olur.
Allah îmân etmeyenler üzerine böyle azâb
birakir.” (Enam s. 125)
Bu Âyet-i Kerîme ile asıl olan gâye; Mü’mîn ile kâfirin
islâm karşısındaki hâllerini ve psikolojik durumlarını
açıklamakla beraber, ilmî bir gerçeği de, ifâde etmiş oluyor.
Çünkü uzaya doğru yükseldikçe havanın azaldığını, hava
azalınca da göğsün sıkılmaya başladığını ve hattâ öyle
zaman olur ki nefes almanın bile güç olduğunu bugün ilim
adamları söylemektedirler. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz
zamanında durumun böyle olduğunu bilen var mıydı? Bu
gerçek, balonların ve uçakların keşfinden sonra farkedildi.
Kur’ân-ı Kerîm’in ise bunu 14 asır evvel bildirmiş olması
onun Allah’ın Kelâmı olduğuna delildir. Not: Kur’an-ı Kerim
ile ilgili Yazılar serisinin bir sonraki yazısı 3 Nisan tarihindedir.
(Mehmed Çağlayan, Ehl-I Sünnet ve Akaidi, 130.s.)
bilim ve teknik vâsıtalarının ilerlemesine kadar bilinmi-
yordu. Ancak bu, kabul edilen bir gerçektir. Bu gerçeği ise
hiç kimsenin bilmediği bir zamanda Cenâb-ı Hakk, Kur’ân-ı
Kerîm’de şöyle bildiriyordu: “Sonra duman hâlinde
bulunan göğe yöneldi ve yeryüzüne isteyerek veya
istemeyerek buyruğuma gelin dedi. İkisi de isteyerek
geldik, dediler.”
ilim adamları günümüzde, yıldızların hâlâ yaratılmakta
olduğunu bunların birbirlerinden uzaklaşmakta olduğunu
yani göğün genişlemekte olduğunu söylüyorlar. Kur’ân-ı
Kerîm ise bu gerçeği 14 asır evvel şöyle bildiriyordu: “Biz
semâyı bir kuvvetle binâ ettik, biz onu
genişletmekteyiz.” (Zâriyat s. 47)
“Allah (c.c.) kime hidâyet etmeyi dilerse, onun
göğsünü İslâm’a açar, gönlüne genişlik verir. Kimin de
sapıklığını dilerse onun kalbini öyle sıkıştırır ki îmân
teklifi karşısında göğe çıkacakmış gibi (zorlukta) olur.
Allah îmân etmeyenler üzerine böyle azâb
birakir.” (Enam s. 125)
Bu Âyet-i Kerîme ile asıl olan gâye; Mü’mîn ile kâfirin
islâm karşısındaki hâllerini ve psikolojik durumlarını
açıklamakla beraber, ilmî bir gerçeği de, ifâde etmiş oluyor.
Çünkü uzaya doğru yükseldikçe havanın azaldığını, hava
azalınca da göğsün sıkılmaya başladığını ve hattâ öyle
zaman olur ki nefes almanın bile güç olduğunu bugün ilim
adamları söylemektedirler. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz
zamanında durumun böyle olduğunu bilen var mıydı? Bu
gerçek, balonların ve uçakların keşfinden sonra farkedildi.
Kur’ân-ı Kerîm’in ise bunu 14 asır evvel bildirmiş olması
onun Allah’ın Kelâmı olduğuna delildir. Not: Kur’an-ı Kerim
ile ilgili Yazılar serisinin bir sonraki yazısı 3 Nisan tarihindedir.
(Mehmed Çağlayan, Ehl-I Sünnet ve Akaidi, 130.s.)